10 Ocak 2009 Cumartesi

Kocamı da Ben mi Büyüteceğim?

Kocamı da ben mi büyüteceğim?
Ataerkil toplumdan yetişen erkek, kadının bir adım gerisinde duruyor. Çünkü iş hayatında egosunu ezen erkek, eve geldiğinde boynunu sevgi ve eşitlik karşısında bükmüyor bile. Günümüz kadım artık Albert Camus'nün dediği gibi bir adım ileride ya da geride değil yanında yürüyen erkek istiyor.
Hem kariyer, hem çocuk yapmak, arada bir de koca "büyütmek" reklamlardaki kadar kolay olmuyor tabii ki. Oysa annesinden "kocaya hizmet esastır" diye öğrenen kadın hep kendini ve ihtiyaçlarını bir adım geride tutuyor, varsa yoksa ailesi, çocuğu, kocası. Kendi işi mi? O da ne? Sanki vakit geçirmek için çalışıyor. Onun işi de iş değil, kazandığı para da kocanın kazandığının yanında "para" değil!

Oysa bazı kadınlar ev kadınlığı rolünü severek üstleniyorlar. Hatta bundan gurur duyuyorlar. Kocalarına hizmet etmek mutlu ediyor onları.

“Eşim mutlu değilse benim mutlu olmam mümkün değil”

İlişkilerin ana kuralı iki tarafın da mutlu olması, Tabii bu yazılı olmayan kurallar herkesin hayatında uygulanamıyor. Şanslı azınlık ise hem aşkı yaşıyor hem de "adam" gibi, "insan" gibi davranan bir partnerin keyfini sürüyor.

Bazı erkekler ev işinin kadınların görevi olduğunu düşünüyor ve hatta aşkın, sevginin lüks olduğunu. Neyse ki hepsi böyle değil, "paylaşmanın" önemini anlayan erkekler artık yeni nesil genç kızların gözdesi. Paylaşmak "sadece" evi, yemeği, yatağı, çocuğu paylaşmak değil, "tamamen" evi, yemeği, çocuğu ve yatağı paylaşmak... Sevmeye vakit bırakmak için, hal bırakmak için...

Kazaklığı göğüslerinde "madalya" gibi taşıyan erkekler, birbirlerini sürekli "pohpohlayarak" kılıbıklığı "acizlik" gibi görüyorlar. Oysa geçmişte kılıbıklık denen kavram, günümüzde aşkın insani boyutu.

Bir de erkeğin rolünü de üstlenen, kendi cinsiyetlerini çok derine gömmüş kadınlar var. Onlar belki artık "aşktan" da geçmişler, birazcık insanlık, birazcık eşitlik tüm istedikleri. Tabii erkeği yola getirmenin, getiremiyorsanız da kendinizi korumanın bin bir türlü yolu var. Unutmayın, erkekler sizin yapmadığınız her şeyi yapabilirler ama yaptığınız hiçbir şeyi yapmazlar.

"Bırak oğlum, ben yaparım”
Şimdilerde kocanız, sevgiliniz
olan erkekler, bir gün bir işin ucundan tutmak istemiştir. Annesi "Bırak oğlum, ben yaparım" demiştir. Kesin öyle demiştir. Bu durumda onu suçlayamayız değil mi? O bir erkek. "Annesinin" oğlu da, ataerkil geleneğin benim payıma düşen izdüşümü.

Düşünsenize ellerinde bir saltanat var, her gün televizyonda dönüp duran taşrada geçen eski Türk filmleriyle tekrar tekrar öğretilen bir saltanat. Bir tek üzüm yediren cariyeleri, bir de onları serinleten yelpazeleri yok. Televizyon kumandasını ve bizi kontrol etmekle yetiniyorlar, ne yapsınlar!

Aslında düşününce böyle bir saltanat olsa kimselere bırakmak istemez ki çoğu insan. Yemeğim yapılıyor, önüme geliyor. Bittikten sonra ne sofrada ne mutfakta hiçbir iz kalmıyor. Çocuğumun tüm bakımı üstlenilmiş durumda. Bana sadece onu sevmek kalıyor. Karımı seviyorum, o da beni seviyor. Benim derdim ne olabilir ki böyle bir düzeni ve rahatı bozmak için? Ben de karıma tüm sevgimle sadece gözümün ucundan bakmaya devam ederdim.

İş bu kadar kolay görünüyor ama karşı taraf bu düzenden hiç memnun değil. "Sırtımdaki yük belimi o kadar büküyor ki yalnızca yeri görebiliyorum. Karşıya bakmak, senin gördüklerini ben de görmek, seninle birlikte hayattan zevk almak istiyorum." Bir kadın bunu dediğinde erkek ne yapar merak ediyorum. Bir de "Seni çok seviyorum karıcığım" dediğinde bu sevginin ne anlama geldiğini...

Belki de kadınlar kendileri yapıp kendileri buluyor;
"Aman! Sen otur ben yaparım, sen mutfağı kirletiyorsun arkandan toplamak daha yorucu!" diyerek erkekleri yapacakları varsa da soğutuyoruz. Sonra da söylenip duruyoruz, "Yardım etmiyorsun her şeyi ben yapıyorum" diye.

Ekonomik özgürlüğün en büyük faydası zincirleri olmayan bir evlilik modeli yaratması. Kadınlar artık bilinçlendi ve eşlerini, sevgililerini sırtlarında bir aşk kamburu gibi taşımak istemiyorlar.

Aşk varsa her şey mübah devri de kapandı. Çünkü iki gönül bir olunca artık samanlık seyran olmuyor, samanlar kadının kalbine batıyor.

Aşk artık samanlıkta yaşamıyor!